Mersin’de HOŞGÖRÜ Bir Gösteri Değil
Bir Yaşam Gerçeğiydi

Özet

1)Bu gün Medeni Alemde; O Ülkenin Lisanını bilmiyorsanız  ,göç etmeniz engellenebiliyorsa,  dünkü Mersin insanının HOŞGÖRÜ’sünü  Yeterli bulmasanız bile, Eleştirmek Haksızlıkdır.

2)Bir dönemin Aklanması  gibi bir görevimiz de olmadı, niyetimiz de…

İçel Sanat Kulübü Dergisinin Kasım-Aralık / 2011 tarihli sayısında , İlyas Halil imzalı bir yazı yayınlandı.Kendisi yıllardır Dış Ülkede  yaşıyor,oradan mı gönderdi,buradan birileri mi Dergiye gönderdi bilmiyorum.. Gerekli de değil.
1)Bu gün Medeni Alemde; O Ülkenin Lisanını bilmiyorsanız  ,göç etmeniz engellenebiliyorsa,  dünkü Mersin insanının HOŞGÖRÜ’sünü  Yeterli bulmasanız bile, Eleştirmek Haksızlıkdır.

2)Bir dönemin Aklanması  gibi bir görevimiz de olmadı, niyetimiz de…

İçel Sanat Kulübü Dergisinin Kassım-Aralık / 2011 tarihli sayısında , İlyas Halil imzalı bir yazı yayınlandı.Kendisi yıllardır Dış Ülkede  yaşıyor,oradan mı gönderdi,buradan birileri mi Dergiye gönderdi bilmiyorum.. Gerekli de değil.

Yazı Başlığı.  ‘’ Doktor Attasi

Nasılsın Faruk Amca, diye başlıyor Yazı..

Faruk Attasi , Annesi Türk Babası Arap olan bir kişi. 1934 de Halep de doğmuş,Liseden sonra İstanbul Üniversitesinde Tıp Tahsili yapmış,  Farook  Attasi yerine Faruk Atesu olmuş, Türk olmuş, İstanbul Belediye Reis yardımcılarından Reşit Beyin israrına dayanamıyarak  Türkiye de kalmış,Mersinde yazarın sokağında doktorluğa başlamış. Muayene hanesinin önü hastadan geçilmez olmuş. Ne olmuşsa bundan sonra olmuş. ‘’ Bahçe Mahallesinden Arapça konuşan hastalar kapısını çamaya başlayınca Dr.Atesu’nun mesleğinin sonu’’  gelmiş

Gerçekden eskiden ( 40 lı , yıllar olacak)Mersin de bir( Dr.Atasü) vardı.Nisaiye Operatörüydü,mahkum oldu, Ruhsatı da iptal edildi. Ama o Arapça bilmezdi,Rusça bilirdi. Ve  Rusça konuştuğu için değil de ‘’Kürtaj’’ yaptığı için başına bu işler gelmişdi. O yıllar T.Ceza Kanununda yabancı Dil konuşanın hapsedildğini bilmiyorum, ama Kürtaj suçdu,. Ne ise bu ‘’Atasü ‘’ ismini  tesadüfen  bir  benzetme sayalım, geçelim.

Arapça konuşma konusu bir süre önce Karaduvarlı Gençlerin gerçekleştirdiği  bir Festival nedeniyle de gündeme gelmişdi ,düşüncelerimi yazmıştım, yayınlanmış birr eleştiri almadım.

Sayın Abdullah Ayan’ın; Üç bölüm üzerine görüşümüzü eleştiren yazılarına tesadüfen muttali oldum. Konu aktüel bir konu olmadığı için,gecikme olsa da,önemsenmeyebilir..

Şöyle Diyor Sayın Ayan ‘’ ..Halil de  sanatçı duyarlılığı ile yazdığı öykünün içinde geçen doktorun gerçek olduğunu da iddia etmiyor..Sonuçda bir hikaye bu . herkes kahramanına dilediğini yaşatır,konuşdurur da , keyfine kalmış..’’

İlyas Halil yazısında ,  sadece Dr.Attasi öyküsü ile kalsaydı,doğruydu.

İlyas Halil bir Öyküden değil.bir  Olgudan söz ediyor.

Ne diyor.

;Sokak da   İş Yerinde   Yabancı Dil Konuşmanın Yasak olduğu Yıllardı diyor. Öykü’lük  kaldımı. ?  Sokak da,İş Yerinde Yabancı Dil kullanırsan Yasak’a karşı gelmiş olursun ,başka deyimle Suç İşlemiş olursun. Ruhsatını da iptal ederler,hapse de atarlar.

Bir Doktor örneği bunun için göstermişdim.. Başkaları da vardı, bir taneyi yeterli gördük.

Eğer Öyküde ; Dr.Muayenehanesi  değil,Sokak satıcılarından söz edilmiş olsaydı, örnek olarak ; Sabah sabah Avaz avaz bağırarak (Artımiriyye..Temriyye, )  (HalipHalip ) daha sonraları ( Lebeniyye Lebenniyye ) diye satış yapan sokak satıcılarından, Eşek üzerinde Sebze taşıyıp,( Banadura Banadura diye bağıran Bomba Ahmet’ den örnek verirdik. Ve , ,biz bütün çocukluk ve gençlik yıllarında bunları dinledik ,ama hiçbirisinin yasaklandığına , men edildiğine,hapse atıldığına  tanık olmadık  , Yüksek sesle satış yapma yasaklanmışsa  bu ayrı şey..

Yeni Mersin Gazetesinden bir alıntı var Ayanın yazısında ,

Gazete  de dertleniliyor.,

(…yabancı kimseler yine Arapçasını ,Fransızcasını konuşuyor..Bunlara niçin mani olunmuyor.Resmi Makamat bunlara nihayet versin…)

Şimdi İlyas Halil’e sormayacakmıyız, . Hani Y a s a k’ dı.

. ‘Dünkü Mersin İnsanı, Yabancı Dil Konuşanlara karşı Gerçekden Hoşgörümsüzmüydü ?

Almanya da yakınlarda bir Yasa yürürlüğe girmiş. Almanya ya eşinizi  götürecekseniz,önce ona Almancayı öğreteceksiniz. Yoksa Almanya ya gelemez.

Biz neyi konuşuyoruz. Arapça veya Fransızca konuşmalarına karşı höşgörülümüydük ?

Adam Ülkesine sokmuyor..

Şimdi biraz eskilere gidelim.

, Kabul etsek de etmesek de, Arapça ve Fransızca konuşanların bir çoğu ; Mersinin yerlisiyiz diyenlerden daha önce Mersine gelen kimseler. Biz de öyleyiz.

Mısırlı İbrahim Paşa, Çukurova işgalini sürdürdügü yıllarda,  Ordusunun gerekli ihtiyaçlarını Kazanlı  İskele sinde çıkartıyordu, O yıllarda henüz Mersin İskelesi de yok  du.

Diğer,   Karaduvar,,Adanalıoğlu,Karacailyas   vardı , bırakın Arapça konuşduklarnı,bir çoğu Türkçe de bilmezdi.

Bahçe Mahallesi,Lazkiye Mahallesi insanları Arapça, . Latin ve Arap Ortodoks ve Maroni Kilisesi civarında yerleşik kişilerArapça ve Fransızca konuşurdu..

Nüzhetiye Mahallesi de (Şimdi Kültür) de kısmen öyle.

Mersinin Tarımı Bahçe Mahallesi sakinlerinin elinde, Deniz  işleri Lazkiyeliler de,  Ermeniler,Rumlar gitmiş.Mersin Ekonomisinin Can Damarı  Dış Ticaret,Acentalık, Sigortacılık İşleri yine Türkçeden başka Dil konuşanların elinde.

Yani azbuçuk insan dan ibaret değiller, Kentin  yarısına yakın kimseler.Sanıldığı gibi bir yasak olsa, o Kent de huzurlu  bir yaşam olmazdı..

Dünün Mersin insanı ;  diğer bir çok Anadolu Kenti insanına  benzemez. Hatta yanıbaşındaki Tarsus ve Adanadan da Yaşam ve düşünce bakımından farklıydılar….

Ayan ;Yeni Mersin Gazetesinden,serzeniş örneği vermiş,. Doğal. Bazı Devlet Dairelerinde Karakollarda duvara iliştirilmiş  ‘’Vatandaş Türkçe Konuş’’ yazılarını da okuduk.Bunu bahane edip,Türklüğe hakaret ihbarları yapıldığını ,kendi müvekkillerimden biliyorum.Ama bunu bir Hoşgörürlülüğü ‘ün yokluğu seviyesine indirmek ve böyle düşünmeyi  yanlış buluyoruz..

.,

.O Yıl l a r Meselesi  ;

Konu ;  Dr.Attasi’den sonra başka bir veçhe alıyor.

Sayın Ayan’ın hakkımda bir ‘’İma’sı’’ var.Hatta İma da değil, Açıkca ‘’ O Devri ‘’ Aklama gayretimiz varmış gibi..

‘’…Şinasi Develi tarihçilerin tüm gerçekleriyle ortaya çıkarılması gereken bir dönemi aklama.gayretine girişebilir.’’

Yazımla  ;  bu konu arasında  direk bir ilişki kuramamış olmama rağmen,yine de bir açıklama fırsatı verdiği için teşekkür etmek isterim.Eğer sözü biraz uzatırsam yaşamımızla  ilgili  bir konu olması hasebiyle hoşgörülsün isterim.

.O bahsedilen dönem için ne  aklama gibi bir gayretim,  ne de bir niyetim olmuşdur.

Olmaması için çok neden var da,Olmasının hiçbir nedeni yok.Fazla örnek göstermeden

Önemli saydığım birisinden söz edeyim.

1930 lu yıllar Latin Harfleri kabul edilmiş,defterler kısa sürede yeni harflere dönüşecek,  küçük seviyede bir Maliye Memuru da diğerleri gibi , bazen sabahlara kadar çalışıyor. Emredilmiş, çalışılacak. Gözlerinin Miyob’u iyice artmış.Görme sıkıntısı var. Artık yazıları pek okuyamıyor.

.Malulen Emeklilik başvurusu yapmış.  Gözünün Memuriyetten bu hale geldiği ne malumuş.. Doktor öyle demiş. 24 yıl Hizmeti varmış. 25 yıl olmadığı için, Emeklilik olmaz demişler,eline 400-500 lira arası  bir para verip uğurlamışlar.

O da bu para ile bir dükkan açmış. Dükkan  ;  yanan bir Fotoğrafhanenin kapısından bozmaymış. Yapılacak iş ,Damga pulu-Tütün-Sigara satışı olduğundan idare eder denilmiş.. Daracık bir mekanda bu iş ancak  üç yıl sürebilmiş. ., Emrihak vaki olmuş.

Bu benim Babamdı .Hiçbir yerden gelirimiz yokdu,

Babamın yaşamı bana bir şeyi öğretti. Çalışmak için, mümkün mertebe Devlet Dairelerine heves etme.

1944 yılında  Hakimlik, Müddeiumumilik gibi görevlere girebilmek de , bugünkü gibi zorluklar yokdu.Zor olan,Staj yaparak Avukat olmak dı.

Staj İki yıldı,Adli tatiller sayılmazdı,İmtihan vardı, Adliye stajında bile Devlet para ödemezdi.

. Ne Hakimliğe,ne Savcılığa intisap için başvuru yapmadım Mersin Barosunda Avukatlık Stajına başladımStaj süresince yanında Staj yaptığım Avukatın Yazı İşlerine yardım ediyordum, o da bazı müvekkillerinin ufak tefek işlerini bana yaptırıp yardım sağlıyordu.

Mesleğimizi böylece elde ettik.

Oğluma da,Torunuma da Devlet Memuriyetinden uzak olmalarını tavsiye ettim, onlar da bir Serbest Meslek olan  Avukatlığı tercih ettiler

Sayın Ayan’ın bana yöneltti.iği ‘’Bir dönemi Aklama Gayreti’’ne tekrar dönüyorum.

Bu gayretimin nereden geldiğini  ,cidden merak ediyorum.

Sanırım uzun müddet CHP.üyeliğimden olmalı.Buna da bir nebze değinelim.

Mersin de Lise olmadığı için Üniversite mezunları, parmakla sayılacak kadar az.

Demokrat Parti kurulmuş gelişiyordu. CHP.de artık Tek değil.Üye arama işine önem vermeye başlamış. Mersin Barosunun tek Stajyeriyim. İlgi çekmiş olmalıyım ki; .Mersinin ileri gelen CHP.lilerden (Belediye Başkanı Mitat Toroğlu,Dr.Abdullah Ersoy,Celal Abaç ve diğer) israrlı davet alıyordum. İtibar etmedim.

Ne zaman CHP.li oldum. ?  CHP.İktidardan düşdükden sonra.

Mayıs/1950 de   CHP.iktidarı kaybetti. Teşkilatı;  Ocak’dan İl’e kadar darma dağınık oldu.

.Ben bir kısım arkadaşlarla , Ağustos /1950 tarihinde CHP:İl Müteşebbis Heyetini kurarak

‘’ O Dönem’’ Partisinin  o zaman Üyesi oldum.

Sanırım fazla bir şey anlatmam gerekmez.

CHP.kapandı, SHP.oldu, ayrıldık . Bir yere kaydolmadık.

Atatürk Devrimlerinin  Savunuculuğunu devam ettirdiği sürece, gönlümüzün CHP.de olacağını da belirtiyor  yazımızı sonluyoruz.

Bir Cevap Yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

You may use these HTML tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>

clear formSubmit